Pazarlama, doğru pazarlama stratejileri geliştirme ve etkin pazarlama bütçeleri
ortaya koymayı başarmak, işinizi yürütmek / büyütmek için karşınıza çıkan en
zor problemlerden biri gibi gözükmekte. Özellikle bugün, satış sonrası hizmet
stratejileri, sosyal medyayı etkin kullanma, tükeciti ile duygusal bağ kurma vb
pekçok unsura dikkat ederek çılgın rakamlar da harcamamayı başararak pazarlama
yapabilmek imkansız gibi durmakta. Dolayısı ile danışmanlık firmaları,
mentorlar, reklam ve iletişim ajansları ve hatta fikrini sorduğunuz eş-dostlarınız
arasında dahi işinizi başarıya taşıyabilmeniz için en önemli unsurun pazarlama
olduğunu söyleyecek olanlar çoğunluktadır.
Gerçekten etkin bir pazarlama stratejisinin size sağlayacağı avantajlar büyük
olacaktır. Ancak başarılı bir pazarlama başarıya ulaşmanız için yeterli midir?
Bu sorunun yanıtını vermeden önce bir noktayı aydınlatmakta fayda olduğunu
düşünüyorum. Günümüzün popüler ve önemli konularından biri olan girişimcilik
maalesef her zaman doğru anlaşılmamakta. Duygu
Eren’in “Cahil Cesareti mi? Girişimci mi?” adlı makalesinde belirttiği gibi
girişimci herşeyden önce “vizyoner”
olan kişidir.
"Önce
etrafıma baktım ve rüyalarımdaki otomobili bulamayınca kendim yapmaya karar
verdim". Bu Ferdinand Porsche'nin kendi girişimcilik hikâyesinin başlangıcıdır.
Vizyon sahibi olmak, değişik açılardan bakmak ve farklı şekillerde yaratıcı
olmaktan geçer. Girişimci odaklandığı iş fikriyle ilgili her şeyi bilmek ve o
fikre yenilikler katarak hayata geçirmek arzusunda olmalıdır. Vizyonerlik, inovasyonla
doğrudan bağlantılıdır. Yeni fikirler farklılıklar katılarak sunulur, böylece sürekli
değişen piyasa koşullarında rekabet üstünlüğü sağlanmış olur. Girişimcinin
mutlaka bir vizyonu olmalıdır, bu vizyonu hiçbir zaman illüzyona dönüşmemelidir.
Her start-up bir girişimcilik projesi değildir. İşte bu noktada
bir start-up yerine bir girişim yaratabilmek için pazarlama değil “Ar-ge” büyük
önem taşır. Bunu en iyi açıklayan örneklerden birisi “What the Dog Saw” kitabının
yazarı Malcolm Gladwell tarafından kaleme alınmıştır.
“Son otuz
yıl içerisinde ardarda mutfak aletleri icat eden Ron Popeil (Popeil Otomatik
Makarna ve Sosis Makinesi de dahil olmak üzere) en büyük başarılarından birini,
evinin mutfağında deneme-yanılma yöntemiyle geliştirdiği piliç çevirme makinesi
sayesinde elde etti. Ron doğru cihazı ortaya çıkarana kadar en az iki düzine
patent başvurusu yaptı. Cihaz sınıfının en güçlü motoru ile donatılmıştı. Yapışmaz
seramikle kaplanmış, kolayca temizlenebilen bir damlatma tepsisi vardı ve fırın
bir metre kadar bir yükseklikten betony a da taş bir zemine arka arkaya on kez
düştüğünde bile çalışıyordu.
Ron
yirmisekiz dakika otuz saniyelik bir tanıtıcı reklam filmi çekti. Film stüdyodaki
seyircilerin karşısında canlı olarak çekildi ve ilk kez 8 Ağustos 1998’de yayımlandı.
O kadar çok sipariş aldı ki toplam satışları üç yıl içinde bir milyar doları geçti.
Ron Popeil tek bir focus grubu bile kullanmadı. Hiç pazar araştırmacısı, halkla
ilişkiler danışmanı, reklam ajansı ya da iş danışmanı olmadı. Bütün uzmanların
modern ekonomide yapılamayacağını söyledikleri şeyi yaptı. Mutfağında yeni birşey
hayal etti, sokağa çıktı ve onu kendi pazarladı.”
Girişimcilerin en çok dikkat etmesi gereken konu pazar ihtiyacını
doğru tesbit etmek, ürünü geliştirirken farklılık yaratmak (gerekirse bütçesinin
büyük kısmını bu nedenle ar-ge çalışmalarına ayırmak) ve nihayetinde tüketicinin
spesifik bir ihtiyacına etkin bir çözüm sağlayan özel bir ürün ortaya koymak.
Bu standardı yakalamayı başaran bir girişimcinin, alması gereken yolun dörtte üçünü
aşmış olarak pazara giriş yapacağını söylemek mümkündür. Unutmayın doğru ürün
kendi kendini pazarlar.
Girişimcilik Danışmanı ve Strateji Planlama Uzmanı
Pelin Aslan
Yazarla irtibat için: pelin@dpdanismanlik.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder